17 Ağustos 1999 tarihinde gerçekleşen ve Gölcük depremi adıyla da anılan Türkiye’nin en unutulmaz depremlerinden birini yaşayan ülkemiz, bu depremden sonra gerçekten akıllandı mı? Türkiye, depremin ardından geçen tam 21 yıl sonrasında, artık depreme hazır bir ülke mi? Yoksa hâlâ yerinde sayan bir durumda mıyız, gelin buna bir bakalım. Bu yazı, 17 Ağustos’tan çok bugünün deprem riskini anlatmaktadır.
17 Ağustos Gölcük depremi sonrası Türkiye depreme hazırlıklı mı?
Öncelikle bazı rakamlardan bahsetmek gerekiyor. Türkiye’de şu anda 6,5 milyona yakın konut deprem riski altında. Bunlardan 1,5 milyonu ise acilen depreme dayanıklı hâle getirilmeli. Star’ın yapmış olduğu bu haber aslında Türkiye’nin depreme ne kadar hazırlıksız olduğunu gösteren bir durum. Zira 6,5 milyona yakın konutun depreme hazırlıksız olması çok acı bir durum. Bu sayı, ülkemizdeki konutların büyük bir kısmının depremde hasar görebileceğini, belki de yıkılabileceğini göstermekte.
Bu konutların büyük bir kısmının Marmara Bölgesi’nde olduğu düşünüldüğünde bu yazının da büyük bir kısmını oluşturacak olan ve 5-10 yıl içinde olması beklenen büyük İstanbul depremine ne kadar hazırlıklıyız? Elbette bunun dışında başka il ve bölgelerde gerçekleşebilecek depremler için de aynı soruyu sormak gerekiyor: Ne kadar hazırlıklıyız?
Ülkemiz maalesef bu konuda yeteri kadar önlem almıyor. Şu karıştırılmamalı: Depremden sonra yapılabilecek şeyler önlem değildir. Bunlar yara sarmak amaçlı yapılması gereken acil müdahalelerdir. Önlem, daha deprem gerçekleşmeden alınacak tedbirlerdir. Bu noktada, biz ülke olarak her konuda olduğu gibi sorun ortaya çıkmadan tedbir almak yerine, sorun çıktıktan sonra yaraları sarmaya odaklanıyoruz. Bu, çok yanlıştır. Gerçekleşebilecek İstanbul depremi için 7-7,5 arasında bir şiddet bekleniyor.
İstanbul Belediyesi tarafından hazırlanan bu rapora göre, olası bir İstanbul depremi sonrası 144.000 binanın orta veya ağır hasar alması bekleniyor. Ayrıca 225.410 hane için geçici barınma ihtiyacının da oluşabileceğinden bahsediliyor.
Bu sayılar sadece İstanbul için. 2020 yılının başlarında meydana gelen Elazığ depremi sonrası, İçişleri Bakanlığı 102 milyon TL harcandığını söylemişti. Elazığ depreminden kat kat daha fazla etkiye sahip olacağı beklenen İstanbul depremi ise sadece İstanbul için milyarlarca TL harcanmasına neden olacak.
Olası İstanbul depreminin etkileri ne olur?
Özellikle bu kadar insanın evsiz kalması, onlara yeni konutlar tahsis edilmesi, yıkılan binaların tekrar inşa edilmesi, onarım çalışmaları, evsiz kalan veya belli bir süre evine giremeyecek insanlara yardım ulaştırılması, kayıp veya enkaz altındakileri kurtarma çalışması derken Türkiye böyle bir deprem sonrasından sadece İstanbul için bile büyük bir harcama yapacak. Sadece İstanbul için diyoruz çünkü Manisa’da gerçekleşen 5.5 şiddetindeki bir deprem Bursa, hatta İstanbul’dan hissedilmişti. İstanbul’da bu şiddette beklenen bir deprem, sadece İstanbul’u değil, Türkiye’nin en yoğun bölgesi olan Marmara Bölgesi’ni tümden etkileyecektir.
İstanbul gibi bir şehri merkez üssü olarak seçen bir deprem diğer şehirlerde yıkıma yol açsa da büyük çoğunluk İstanbul’da olacağı için yatırım büyük oranda ilk başta İstanbul’a olacaktır. İşte bu noktada depremin yaralarının sarılması oldukça uzun bir süreç olacaktır ve çok ciddi maddi bir yük oluşacaktır.
İşte bu nedenle, gerçekleşmesi beklenen bir İstanbul depremi sonrasında yapılması beklenen bu büyük harcamalar hiç vakit kaybetmeden kentsel değil, ulusal dönüşüm için harcanmalıdır.
Türkiye yeni bir depremi kaldırabilir mi?
1999 yılından 21 yıl sonra, Türkiye nüfusu oldukça arttı. 10 milyon olan İstanbul’un nüfusu 16 milyona ulaştı. Diğer şehirlerde de buna benzer bir nüfus artış oldu. Nüfus artışıyla beraber artan konut ihtiyacı ile beraber Türkiye’deki en fazla konut da yine Marmara Bölgesi’nde toplandı. Beklenen İstanbul depremi gerçekten gerçekleşirse, ki gerçekleşmesi oldukça muhtemel, Gölcük depreminden daha büyük bir yıkıma yol açacağı şimdiden belli. Özellikle can ve mal kaybı daha fazla olacaktır.
Beklenen İstanbul depreminin maliyeti ne olur? Gölcük depreminin maliyeti ne idi?
Independent Türkçe’nin geçen yıl yaptığı habere göre 17 Ağustos Gölcük depreminin Türkiye’ye maliyeti yaklaşık 15 milyar dolar civarlarında olmuştu. Türkiye ekonomisinin çarklarının çok büyük bir kısmının artık Marmara Bölgesi’nde olduğu düşünüldüğünde, İstanbul merkezli bir deprem 17 Ağustos depreminden çok daha büyük maddi kayba yol açacaktır. İşe bu nedenle Türkiye’nin acilen bu gibi ciddi paraları kentsel değil, ulusal dönüşümde harcaması gerekmekte.
Eğer bir ulusal dönüşüm gerçekleşirse, Türkiye’nin, maalesef, en büyük geçim kaynağı olan inşaat sektörü de hareketlenecektir. Bu da kendi içinde ekonomideki çarkların biraz daha iyi yönde dönmesini sağlayabilir. Elbette bu sürecin de iyi yönetilmesi ve rüşvetçiliğin olmaması gerekir.
Türkiye’de neden depreme hazır değil? Çarpık yapılaşma ve belediyecilik!
Türkiye’nin yeni bir depreme hazır olmamasının en büyük nedeni bir belediyecilik anlayışının hiçbir zaman oturmamış olmasıdır. Buna en önemli kanıt ise hâlen daha bütün belediyelerin çarpık yapılaşmalara izin vermesidir. Gerek modern çarpık yapılaşma, gerekse de eski tip çarpık yapılaşma hâlen daha devam etmektedir. Aynı belediye bir mahallede kentsel dönüşüm yaparken başka bir mahallede ise bitişik nizam, düzensiz evlere izin veriyor.
Aynı mahallenin bir bölümünde yeterli sayıda park, sokak genişliği, bina aralıkları gibi önemli etmenlere dikkat eden belediye, mahallenin üst kısmında çarpık yapılaşmalara izin verebiliyor. Bunun da dışında binaları yapan müteahhitler farklı oldukları için birbirinden alakasız binalar ortaya çıkıyor. Hem düzen olarak, hem görünüş olarak, hem de deprem sırasında rahat bir alan olabilmesi adına büyük bir eksiklik oluşuyor.
Hepsinin dışında bina inşaatları sırasında “malzemeden çalma” diye tabir edilen ve olmaması için şantiyelerin sürekli denetlenip, yapanın tespit edilip bir daha da inşaat sektörüne girmemesi gereken olay nedeniyle, Türkiye’deki binalar maalesef deprem yönetmeliğine çoğunlukla uygun değil.
Deprem sırasında veya sonrasında ne önlem alırsak alalım, eğer binalarımız yapılırken sağlam yapılmadıysa, geriye yapacak çok da şey kalmıyor. 17 Ağustos 1999 Gölcük depreminden sonra, depremin merkezinde bile hâlen daha çarpık yapılaşmalı, belki depreme dayanıksız binalar inşa ediliyor.
Türkiye eğer ortak bir belediyecilik anlayışı kazanıp eski binaları yenilemek, yeni binaları da bir düzene göre yapmak yoluna girmezse biz daha çok 17 Ağustos görürüz. Bu noktada halk, devlet el ele, depreme karşı durmamız gerekiyor. Bir konuda da başımıza bir musibet gelmeden, nasihatleri dinlememiz gerekiyor.
Aşağıda BBC Türkçe’nin Marmara depremi hakkındaki belgeseli bulunuyor.
Aşağıda ise BBC Türkçe’nin hazırlamış olduğu 17 Ağustos 1999 depremi belgeseli bulunuyor.
Ne düşünüyorsunuz?
Fikrini bilmek güzel. Bir yorum bırakın.